24 Temmuz 2012 Salı

Silgimin Tozu nasıl doğdu?


Bir final döneminde başladı her şey...
Hani adettendir ya, final döneminde yemek nöbetleri bile kaldırılır, herkes olanca gücüyle ders çalışır, ses soluk çıkmaz evde. Ama bizim evimizde normal zamanda olmadığı kadar neşe eğlence... Misafirlerimiz hiç eksik olmuyor, salonumuz boşalmıyor, yatacak yer bulamadıklarımızı komşu öğrenci evine yolluyoruz. Evde tam solunası bir muhabbet havası, herkes birbirini seviyor. Bu sırada da mutfakta hep bir hareket... Nöbetler kaldırılmış durumda ama nöbet yok diye aç duracak değiliz ya, giriyoruz mutfağa hep birlikte, herkes bir ucundan tutuyor işin ve derken en az 3 öğün mükemmel sofralar kuruyoruz deniz manzaralı balkonumuzda. Çay keyfimizeyse diyecek yok, her daim biri çay demleyip balkona buyur edebilir sizi. Salon öğle vakitlerinde tam izlencelik, laptopını kapan koymuş dizine, benim başlattığım bir facebook oyunu furyasına kapılmış gidiyor. Bir yarış başlamış ki görülmeye değer, bir bölümü geçen diğerine hava atıyor, geçilemeyen bir bölüm varsa geçen kişi hayretlerle karşılanıyor ve takdir ediliyor. Çalışma masalarıysa tam bir felaket, ne üzerinde ders çalışan var ne de yüzüne bakan... Öyle bir hüzün var masalarda ve kitaplarda ama takan kim. Hani dersler de bitmiş ya finaller var diye, sabahlara kadar salonla balkon arasında mekik dokuyor, ne yiyeceğimizi şaşırmış bir halde poşet poşet abur cubur tüketiyoruz çaylarımızın yanında. Sürekli alışverişler yapılıyor, marketten kocaman poşetler taşınıp duruyor mutfağa, masanın yanında dolaplara yerleştirilecek bir poşet muhakkak oluyor. Arada sınavlarımız gelmiyor mu aklımıza, evet geliyor ama herkesinki başka başka zamanlarda. 4 sınavını ilk 5 günde bitiren de var benim gibi, sınav tasası olmayan da, sınavları en son günlerde olan da. O yüzden birbirimizi toparlayamıyoruz ya zaten, sınavı olan son gece çalışıp çabalarken içerideki eğlence hiç bitmiyor. Haa şikayetçi miyiz bu durumdan, hayır. Öyle memnunuz ki halimizden, biri sınavları hatırlatacak olsa "bu kadar da takmamalı okulu kafaya, dünya fani" deyip geçiştiriveriyoruz. İşte böylesine sıkı fıkı bir ortam.
                  
                          
Eee nerde bu bloğun hikayesi diyeceksiniz? İşte burda : 
Yine bir gece otururken salonda çaylarımız ve atıştırmalıklarımızla, kendine Lima takma ismini seçen arkadaşımız ortak bir blog açma fikrini sürdü ortaya. Benim, Lima'nın ve Nyks'in kendimize ait bloglarımız vardı ama kendi halinde bloglardı onlar hem zaten ortak blog bambaşka bir fikirdi. Bu eğlenceli günlerin bir ürünü olmalıydı ve ifade etmeliydik kendimizi ortak bir mecrada.Hemen atıldık fikre ve isim bulma çabasına girdik. Ortaya atılan değişik fikirlerden sonra, Nyks'in önerisiyle Silgimin Tozu'nu çok beğendik. Peki ne yazmalıydık? Duygularla başladık işe, herkes kendince bir duygu seçti yazmak için. Sonra bloğu açıp tasarıma başladık, Lima'nın tecrübeleri çok yardımcı oldu bize tasarım konusunda. Ama kendi isimlerimizi kullanmayacaktık blogda, takma isimler gerekiyordu bize. Yine duygulardan gidelim dedik, vazgeçtik. O sırada sınavı için mitoloji çalışmakta olan Nyks, mitolojik karakterler kullanmayı önerdi. Öyleyse Yunan ve Roma tanrıçalarını seçelim dedik ve herkes kulağına hoş gelen isimler seçti kendi için. Ve bloğumuzun ilk kaydı o gece Nyks'ten geldi.
Altı kişiydik bu planları yaparken ancak şimdiye kadar dördümüzden gönderiler gördünüz. Tatildendir deyip üstelemedik, gönlünden kopan yazdı içinden geçenleri.
Biz burayı çok sevdik, umarız siz de bizi seversiniz.
                                                                                              Hera

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder