11 Temmuz 2012 Çarşamba

İett

Malum İstanbul halleri, günümüzün nerdeyse yarısı yollarda geçiyor. Bu arabası olanlar için de otobüs kullananlar için de aynı durum olsa gerek. Bu konu bir blog yazısından çok sosyolojik araştırma hakeder aslında:D

7 yıl Ankarada yaşadıktan sonra göçtük İstanbula. Ankarada da toplu taşıma araçları vardı tabii ama biz hiç binmezdik, hep araba kullandığımızdan değil ama klasik mahalle hayatı yaşadığımızdandı. Tüm ihtiyaçlar, komşular, tanıdıklar hepsi aynı çevrede...Tabii İstanbula geldikten sonra tanıştık toplu taşıma araçlarıyla. Belli bir süre Üsküdar-Şenevler hattından başka hatta bindiğimi hatırlamam. Arabamız olduğu halde otobüsle gider gelirdik Üsküdara çünkü babamın pek vakti olmazdı bize şoförlük yapmaya.Herneyse annem her seferinde bizim için tam bilet atardı (o zamanlar mavi tam biletler vardı, turuncu öğrenci)  ve yer boşaldığında oturmamız için ısrar eder dururdu, biz de pes edip otururduk, oysa ne eğlenceliydi o demirlerden tutunma çabası, o kadar çok zıplardi ki otobüs kendimi bale pistinde hissederdim:) Şimdilerde çok garipserim eşek kadar çocuklarını ücretsiz içeri sokmaya çalışan kadınları, gerçi düşününce durumları iyi olmayabilir birsürü neden olabilir...


Uzun bir süreden sonra bişeyler değişti demek isterdim ama hiç bişey değişmedi, gene hergün 15ŞN, tabii bu sürede pek çok hatla daha tanıştım. Ve artık oturma şansı şöyle dursun merdivenler boş oturabilirim diye sevinir oldum. Ayakta nasıl kitap okunur öğrendim. Ya da akşamdan kalma ödevi bitirme çabaları ki bu pek mümkün olmuyo denedim, harf harf yazmak zor oluyo.Evet yaşıtlarım okula arabayla gidip gelirken ben hala her gün-her mevsim durakların altında otobüs beklemekle çürücem.

Neyse biraz da iyi yanlarına bakalım; herşeye rağmen denizi izleyerek okula gidiyor olmak inanılmaz huzur verir insana, ya da o asık suratlı insanların içinden otobüse mutlaka 'merhaba' ya da 'selamunaleyküm' diye binen tipler olur. Mesela tam kalkcaksındır, yanında oturan yaşlı bayan 'Verme bu adamlara yer mer' diyiverir ve o an zaten ineceğini anlatamazsın.Ya da o kadar ağırdir ki elindeki kitapların bi kişi 'ver ben taşıyım' der. Veya pasonun bitiş müziği çaldığında otobüs şoförü 'geç bugün de' diyiverir.Mesala her sabah dolu otobüse bindiği halde kendine uzmanca yer bulup gazetesini okumaya başlayan adamı dikkatle izlerim.Ya da tam biri inecekken arkadan biri 'kaptan ağır ol' der ya o olay çok gülümsetir yüzümü (not:bunu artık bende yapmaya başladım). Bide konuşgan İett şoförleri vardır ki onların sohbeti baya iyidir, ben hiç konuşmadım ama yanımda duran adam hep sohbetin dibine vurmuş olur ve ben pür dikkat dinler olurum:)  Bazen otobüs o kadar kalabalık olur ki tutunacak yer bulamazsın, tam düşecekken ya biri kolundan tutar ya da yer açıp tutunmana yardım ederler.Bi de çoğu kişi bilir, o koltuklar ne rahattır, çantamda ne var düşünmeden anında uyuyabilirim.

Aslında şöyle böyle şu kadar bekledim, şunu yaşadım bunu yaşadım, iğrenç terli pis ortam diye de anlatabilirdim, Şimdi düşündüm de daha iyi anlatırdım belki:)

Ama şunu da söylemeliyim ki aylık yapsam zarara girecek sayıda otobüse biniyorum yani günlük 2-3, tabii arada keşke aylık yapaydım dediğim de oluyo:)
             
                                                                                                                      Dike

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder