30 Kasım 2012 Cuma


Armutlu ‘ da  olmak  mutlu  olmaktır
        Dokunmak birilerinin hayatına öyle çıkar gütmeden sadece mutlu etmek için ya da onların mutluluğuyla mutlu, umutlu olabilmek için. Nebilim belkide bir daha hiç karşılaşmayacağın bi insanın derdiyle dertlenmek, bi çocuğun elini tutmak başını okşamak bende yanındayım merak etme der gibi. Önce içinde büyüttüğün kocaman bi merakla, endişeyle çıkarsın yola bende yapayım, en iyisinden olsun olmasada oluyomuş gibi olsun diye. İlerledikçe merakla beklenene birde heyecanla dolar yüreğin. Geçersin hiç tanımadığın bi sokaktan is kokusu bulut olmuş evlerin arasından. Olsun bütün bunlara rağmen mutlusundur sen yine çünkü bekleyenlerin vardır bi yerlerde. Açılır bi evin kapısı ardına kadar daha girmeden bahçesinden, gülümsersin bekleyene o kocaman bi gülümsemeyle aralarken kapısını. Elbette yanına kendi umudunla onların umudunu da almışsındır gelmeden. Kucaklarsın o tanımadıklarını.. Kesişmiştir artık yollarınız herkes mutludur bu kavuşmadan. Çayını içip muhabbetine ortak olursun üç beş kişinin, bakarken merakla etrafına hissederken yaşanmışğın izlerini. Ordan burdan konuşup anlatıp dinlersin tanış olursun zaman su gibi akıp geçerken, kovalarken yelkovan akrebi. Sonra yine geleceğinin garantisiyle dönersin gerisin geri. Ama artık hiçbir şey aynı değildir olmayacaktırda çünkü yaşamışsındır sende daha önceleri hiç yaşamadığını.. Uzatıp elimizi tutalım kaldıralım düşen birini çok fazla bişey değilki bu. Söylemez öyle herkes ihtiyacı olduğunu biz bilmek için çabalayalım. Beklerken sizi o tanımadığınız umutla kulak verelim içinde büyüttüğü çığğa, ‘’ ne yapabilirimki ben? ’’ diye düşünmeden…

11 Kasım 2012 Pazar

Ceççim çiğneği



Ceççim çiğneğini duyanınız varmıdır bilmem ama benim için öksüz oğlan çiçeği neyse o da odur:) Ne garip isimler değil mi? Ceççim çiğneği yağmurdan sonra,ıspanak mevsiminden önce yerlerde kendiliğinden bitermiş ve diğer otlarla karıştırılıp börek yapılırmış. Gerçi artık çoğu kişi toplamaya üşendiğinden eski popularitesi yok artık. Ama annem üşenmemiş memleketten dönerken getirmeyi ihmal etmemiş, sayesine denemiş olduk.Tadı ıspanak gibi ama biraz daha ot tadı belirgin.Duyanınız deneyeneniz varmıdır bunu?



28 Ekim 2012 Pazar

Yaşamak ve Ölmek

Hayat bu iki kelimeydi işte.
Ölmek kolaydı da aslında zor olan yaşamaktı.
Hakkını vererek yaşamak...
En sonunda "Yaşadım" diyebilmek.
Kimdi peki yaşayan?
Zenginliği sayesinde her istediğini yapanlar mı,
Yoksa fakirliği sebebiyle istekleri kursaklarında kalanlar mı?
Hayır hiçbiri değildi,
Çocuklardı yaşayanlar...
Dolu dolu ve hiçbirşeyi takmadan kafaya.
Neşeyle ve farkında olmadan.

Hayat onların hayatı, bizse sadece seyirci...

                                                                              Hera

26 Eylül 2012 Çarşamba

Okulların başlamasıyla gelen mide krampları

Bu hafta içinde çoğumuzun ortak derdi olmuştur muhakkak mide krampları. Mide krampları çoğunlukla sinir,sitres,gerginliğin bağırmasıyla hissedilen rahatsızlık. Diğer yazarların hali hazırda üniversiteleri olduğundan onlar bu duyguyu sadece bir gün yaşadılar o da ders seçme esnasında, herneyse sonuçta seçtiler ve laylaylom okullarına gidiyolar. Bu durum ben hazırlıktan birtürlü kurtulamamış, tam kurtuldum derken ielts başına dert olmuş şahıs için farklı tabi. Yaz boyunca ielts'e girmek nerdeyse hobi haline gelmişti ki bi baktık okullar başlıyo.

En son girdiğim ielts'den sonra iyicene ev hanımı moduna girdim.Kardeşimi arayıp böreklik yufka sipariş etmeler, sırf can sıkıntısından börek sarma halleri,interneti ne pişirsem konusunda aktif kullanmam... Annem de bu duruma alışmış olcakki okulun ne zaman açılcağını hiç sormuyo bile...Demeliyimki böyle şeyler benim yapıma hiç uymayan şeyler ama bende şaştım noluyo.Sanırım fazla evde oturma vakası. İşte bu durum 5 gün devam ettikten sonra okula gitmem gerekti ve bu beni kendime getirdi.Oksijeni damarlarımda hissettiğim an cuma pazarına gidip turşu kurma planlarım uçtu gitti. Krampları soracak olursanız malesef hala devam ediyo, cuma günü sınav açıklancak ona göre ya lisansa geçcem yada 1 dönem daha hazırlık okucam. Yani dualarınıza ihtiyacım var(konu buraya nasıl geldi bilemedim ben başka bişey yazmayı planlıyodum:S)


                                            DİKE


     Düzeltme(bugün cuma ve ben ielts'i geçmişim çok şükür bu günleri gösteren Allah'a)

                                                                                                     

16 Eylül 2012 Pazar

..kocaman bağırmak dünyaya..

İnsan bazen yazmak istiyor, galiba kendisiyle baş başa kaldığı zamanlarda daha çok.. Ya insanlara neyi ne kadar anlatacağını bilemediğinden ya da nasıl anlatacağını bulamadığından istiyor.. Bazen korkuyor içindekini dışa vurmaya çünkü güvenemiyor öyle herkese hesapsızca.. Ee zaten birçoğumuz birinin gözlerine bakıp da 'seni çok seviyorum , çok özledim ' gibi daha bir sürü şeyi söyleyemiyoruz da.. Kim tutuyor ki elimizden kolumuzdan ya da kim bağlıyor ki dilimizi uçuverip çıkamıyor binlerce sözcük içimizden? Kalbimiz hızla çarpıyor da 'niye çarptığını ' neden anlatamıyor insanlara, haykıramıyor? Gitse ya şu güzel sözcükler dokunuverse ya bi yüreğe.. Mutlu etse gülümsetse ya birilerini.. Ya bir daha göremezsek ya kayıp giderse avuçlarımızdan, kaybedersek.. Ne korkunç ebediyen bizde saklı kalması, yerine ulaşamaması! Yol verelim saklımızada bekletmesin sevdiklerimizi!.. Susmak acıtmasın canımızı çok geç olmadan!... 

28 Temmuz 2012 Cumartesi

samimiyete aç yürekler için iftar vakti


"komşusu açken, tok yatan bizden değildir.." sözü geldi aklıma.. kimdi bu aç komşularım, hiç düşünmüş müydüm.. oysa ne çok aç komşum vardı.. "hem sahuru hem de iftarı yapamıyoruz, Allah orucumuzu kabul eder mi?" diye soran komşularımız vardı..
bu komşularımız bunu sorarken biz nerdeydik? nerde miydik.. midemizi şenlendiriyorduk.. en güzel yemeklerle en güzel yerlerde midemize ziyafet çekiyorduk.. sonra da sonsuz şükürlerimizi sunuyorduk Rabbimize bize bu nimetleri tattırdığı için.. komşumuzun tadamadığı nimetlerin hepsini tadarken sunduğumuz şükürler komşularımızın şükürleriyle yarışabilir miydi peki?
bize sunulan nimetleri sonuna kadar sadece kendimiz tadarkenki ettiğimiz şükürlerimiz, samimiyet süzgecinden geçebilmiş miydi acaba?
elbette müslüman en iyisine layıktı.. komşuları aç olsa bile en iyisini hakediyordu.. elbette hakeder.. helal yaşamdı sonuçta.. ne sakıncası vardı ki Allah'ın kendisine sunduğu nimetlerle dört köşe olmanın?  komşusu açken her şeyin en iyisi ile tok olmanın?

24 Temmuz 2012 Salı

Silgimin Tozu nasıl doğdu?


Bir final döneminde başladı her şey...
Hani adettendir ya, final döneminde yemek nöbetleri bile kaldırılır, herkes olanca gücüyle ders çalışır, ses soluk çıkmaz evde. Ama bizim evimizde normal zamanda olmadığı kadar neşe eğlence... Misafirlerimiz hiç eksik olmuyor, salonumuz boşalmıyor, yatacak yer bulamadıklarımızı komşu öğrenci evine yolluyoruz. Evde tam solunası bir muhabbet havası, herkes birbirini seviyor. Bu sırada da mutfakta hep bir hareket... Nöbetler kaldırılmış durumda ama nöbet yok diye aç duracak değiliz ya, giriyoruz mutfağa hep birlikte, herkes bir ucundan tutuyor işin ve derken en az 3 öğün mükemmel sofralar kuruyoruz deniz manzaralı balkonumuzda. Çay keyfimizeyse diyecek yok, her daim biri çay demleyip balkona buyur edebilir sizi. Salon öğle vakitlerinde tam izlencelik, laptopını kapan koymuş dizine, benim başlattığım bir facebook oyunu furyasına kapılmış gidiyor. Bir yarış başlamış ki görülmeye değer, bir bölümü geçen diğerine hava atıyor, geçilemeyen bir bölüm varsa geçen kişi hayretlerle karşılanıyor ve takdir ediliyor. Çalışma masalarıysa tam bir felaket, ne üzerinde ders çalışan var ne de yüzüne bakan... Öyle bir hüzün var masalarda ve kitaplarda ama takan kim. Hani dersler de bitmiş ya finaller var diye, sabahlara kadar salonla balkon arasında mekik dokuyor, ne yiyeceğimizi şaşırmış bir halde poşet poşet abur cubur tüketiyoruz çaylarımızın yanında. Sürekli alışverişler yapılıyor, marketten kocaman poşetler taşınıp duruyor mutfağa, masanın yanında dolaplara yerleştirilecek bir poşet muhakkak oluyor. Arada sınavlarımız gelmiyor mu aklımıza, evet geliyor ama herkesinki başka başka zamanlarda. 4 sınavını ilk 5 günde bitiren de var benim gibi, sınav tasası olmayan da, sınavları en son günlerde olan da. O yüzden birbirimizi toparlayamıyoruz ya zaten, sınavı olan son gece çalışıp çabalarken içerideki eğlence hiç bitmiyor. Haa şikayetçi miyiz bu durumdan, hayır. Öyle memnunuz ki halimizden, biri sınavları hatırlatacak olsa "bu kadar da takmamalı okulu kafaya, dünya fani" deyip geçiştiriveriyoruz. İşte böylesine sıkı fıkı bir ortam.
                  
                          
Eee nerde bu bloğun hikayesi diyeceksiniz? İşte burda :